Gif html kodları cihan:::ENGLİS:::cihan TÜRKİYE CANIM FEDA

KAYA KARAKAYA ANADOLU LİSESİ



 

                CÜMLE YAPISI

Düzenli bir cümlede “Özne”den sonra fiil gelir. Fiiller; bir iş, bir oluşu bildirirlerken, bazı cümlelerde ise sadece durum bildirildiği için, cümlenin yapısını tamamlamak için (TO BE - olmak) fiilinin “am”, “is”, “are” çekimleri kullanılır.

Türkçe Cümle Yapısı: Özne+ Nesne + Fiil
İngilizce Cümle Yapısı: Özne + Varsa yardımcı fiil + Fiil + Nesne

Aşağıdakiler, kişi/varlık isimlerinin yerine kullanılan öznelerdir.

I (Ben)
You (Sen)
He (O-erkek)
She (O-kadın)
It (O-hayvanlar ve cansızlar)
We (Biz)
You (Siz)
They (Onlar)

Örnek Cümleler:

I am (I’m) here. (Ben buradayım)
You are (You’re) here. (Sen buradasın)
He is (He’s) here. (O burada)
She is (She’s) here. (O burada)
It is (It’s) here. (O burada)
We are (We’re) here. (Biz buradayız)
You are (You’re) here. (Siz buradasınız)
They are (They’re) here. (Onlar buradalar)

Aşağıdakiler ise, nesnenin hangi kişilere/varlıklara ait olduklarını göstermek için kullanılırlar. Fakat tek başlarına değil, ardından gelen bir isim ile birlikte kullanılarak onu tamamlarlar.

My (Benim)
Your (Senin)
His (Onun - erkek)
Her (Onun - kadın)
Its (Onun – hayvanlar ve cansız varlıklar)
Our (Bizim)
Your (Sizin)
Their (Onların)

Örnek Cümleler:

My book is red. (Benim kitabım kırmızı)
Your pencil is good. (Senin kalemin güzel)
His father is doctor. (Onun babası doktor)
Her sister is 29 years old. (Onun kız kardeşi 29 yaşında)
Its name is Boby. (Onun adı Boby)
Our flat has 4 rooms. (Dairemiz dört odalı)
Your brother is tall. (Kardeşiniz uzun)
Their car is blue. (Onların arabası mavi)

Hatırlatma 1: Her ne kadar its ile it’s benzermiş gibi görünse de ikisi birbirinden farklıdır.
its = “onun”
it’s = “it is” (kısaltması)

Hatırlatma 2: Tüm bunları çalışırken, körü körüne ezberden kaçının. Örneğin, özne olarak Ayşe ismini kullanacaksanız, Ayşe’nin aynı anda “she ” kelimesiyle aynı işlevi gördüğünü unutmayın.
Ayşe is a student. (Ayşe bir öğrencidir.)
She is a student. (O bir öğrencidir.)

İkisi de gramer yönünden aynı anlama sahiptirler. Yardımcı fiil Ayşe için neyse, she için de aynı olacaktır. Öznemiz Ahmet ise, aynı kural burada da geçerli olacaktır. Ahmet ve “he” aynı yardımcı fiilleri alacaklar, olumsuz cümlede aynı biçimde ek alacaklardır. Ahmet ve “he” / Ayşe ve “she” arasında hiçbir fark yoktur. Sadece ismin yerine şahıs zamiri kullanmış oluruz.

RENKLER

Beyaz = White
Sarı = Yellow

Gri = Grey
Turuncu = Orange
Kırmızı = Red
Pembe = Pink
Yeşil = Green
Mavi = Blue
Turkuaz = Turquoise
Kahverengi = Brown
Siyah = Black

Renklerin açık veya koyu olduğunu belirtmek için, Light ve Dark kelimelerini kullanırız:

Dark blue = Koyu mavi
Light blue = Açık mavi


ALFABE

A – a (ey)
B – b (bi)
C – c (si)
D – d (di)
E – e (i)
F – f (f)
G – g (ci)
H – h (eyç)
I – i (ay)
J – j (cey)
K – k (key)
L – l (el)
M – m (em)
N –n (en)
O – o (ouğ)
P – p (pi)
Q – q (küuğ)
R – r (ağr)
S – s (es)
T – t (ti)
U – u (yuğ)
V – v (vi)
W – w (dabılyuğ)
X – x (ekz)
Y – y (vay)
Z – z (zed)

Not: Telaffuzlarda “ğ” olarak verilen kısımları uzatarak okuyunuz. Örneğin, Q (küuğ) harfini okurken (küuuuu) gibi okuyun.

SAYILAR

0—Zero
1—One
2—Two
3—Three
4—Four
5—Five
6—Six
7—Seven
8—Eight
9—Nine
10–Ten
11–Eleven
12–Twelve
13–Thirteen
14–Fourteen
15–Fifteen
16–Sixteen
17–Seventeen
18–Eighteen
19–Nineteen
20–Twenty
21–Twenty-one
22–Twenty-two
30–Thirty
40–Fourty
50–Fifty
60–Sixty
70–Seventy
80–Eighty
90–Ninety
100-A hundred
1000-A thousand
1,000,000 - million
1,000,000,000-billion (milyar)

Sayılara karma örnekler:

 

27—Twenty-seven
38—Thirty-eight
64—Sixty-four
141–one hundred and fourty-one
392–three hundred and ninety-two
2576-two thousand five hundred and seventy-six

Dipnot 1: Kullanım alanına bağlı olarak, ’sıfır’ın birden fazla ismi vardır. İşte onlardan bazıları:
naught/nought: Genellikle İngilizler’e ait bir kullanım
oh: Numaraları hecelerken (örneğin birine telefon numarası veya banka hesabı verirken)
nil: Spor skorlarında (genellikle İngiliz İngilizcesi’nde)
love: teniste kullanılır
zilch, nada, null, zip: hiçbirşey, bomboş gibi anlamları vurgularken kullanılırlar - “You know nothing – zero, zip, nada, zilch!”
nix: Hiçbirşey anlamında kullanılır (fiil olarak reddetmek anlamına sahiptir)

Dipnot 2: Telefon numaralarını söylerken Türkçe’de yaptığımız gibi, (565 13 36) beşyüz altmışbeş onüç otuzaltı şeklinde değil, her bir rakamı tek tek söyleriz. Yani İngilizce’de, (545 13 36) beş altı beş bir üç üç altı şeklinde söyleriz. Aynı rakam iki kez söylenecekse (22 gibi misal) two two olarak değil double two (çift iki) biçiminde söylenir.

Dipnot 3:Yılları belirtirken, bizdeki gibi (1998) bindokuzyüzdoksansekiz şeklinde değil, ikili olarak okuruz. Yani (1998) ondokuz doksansekiz olarak. Eğer bahsi geçen yılın sonu çift sıfırla bitiyorsa, (2000) twenty double-oh (yirmi çift sıfır) denilir.


TEKİLLER – ÇOĞULLAR (Singular – Plural)

Tekil isim tanımı: Eğer kelime, “bir” taneyi niteliyorsa, tekildir:

Örnek: boy, girl, book, church, box

Çoğul isim tanımı: Eğer kelime, “birden fazlayı” niteliyorsa, çoğuldur:

Örnek: boys, girls, books, churches, boxes

a) Tekil isim, önünde kime ait olduğu veya sayısı gibi belirtici bir kelime yoksa (yani belirsiz ise) ve bu isim sessiz harf ile başlıyorsa “a”, sesli harf ile başlıyorsa “an” alır:

 

A student, a book, an apple, an umbrella

b) Tekil veya çoğul isimler, şayet belirli ise, o zaman her ikisi de “the” alır:
The building(s) — The book(s) — The apple(s) — The doctor(s)

c) Pek çok isim çoğul hale getirilirken yanına “s” alır:

Chair–Chairs
Student–Students
Beach–Beaches
Peach–Peaches

d) Sonu, bir sessiz harften sonra “y” harfi ile biten tekillerin çoğul hali ise, sondaki “y” harfi kaldırılarak “ ies” ekini alır:

Country–Countries
Lady–Ladies

e) İsmin sonu bir sesli harften sonra “y” ile biterse, bu isim sonuna sadece “s” getirilerek çoğul yapılır:

Key–Keys
Toy–Toys

f) s, z, x, sh, ve ch harfleriyle biten kelimeler, -es eki alırlar:

moss – mosses
box – boxes
church – churces
buzz – buzzes
dish – dishes

Not: Eğer fox, bush, ve bench tarzı kelimelere sadece –s ekini eklerseniz, telaffuz esnasında çoğul ekini belirtemeyecek olduğunuzdan, -es ekini getirmeniz gerekir. Bu tür kelimelerde sadece –s kullanmayıp –es kullanılmasının sebebi budur.

g) Bunların dışında daha farklı olarak çoğul yapılan isimler de vardır:

Tooth—Teeth (diş – dişler)
Knife—Knives (bıçak – bıçaklar)
Mouse—Mice (fare – fareler)
Goose—Geese (kaz – kazlar)
Child—Children (çocuk – çocuklar)
Ox—Oxen (öküz - öküzler)
Man—Men (adam - adamlar)
Woman—Women (kadın – kadınlar)
Policeman— Policemen (polis – polisler)

h) Bunların da dışında, ingilizcede asla tekilleri olmayan kelimeler vardır:

Scissors (makas), Measles (kızamık), Trousers(pantolon), Tongs(maşa), Dregs(tortu), Cattle (sığır), Glasses (gözlük)

i) Benzer şekilde, daima tekil olan isimler mevcuttur:

Gold, Silver, Wheat, Copper, Sugar, Cotton

SIFATLAR

Sıfatlar (adjectives), bilindiği üzere önüne geldikleri kelimenin niteliği ve niceliği yönünden bilgi verirler.

Nitelik ve nicelikten kastedilen şeyler, sözü edilen şeyin, boyu, rengi, kokusu, tadı, ağırlığı, şekli, verdiği his, materyalin yapıldığı öz, kişinin ırkı/kökeni vb. gibi birçok şey olabilir.

Örnek:
She is an attractive girl. (O, etkileyici bir kızdır.)
It is a wooden chair. (O, ahşap bir sandalyedir.)
This sweater is green. (Bu süveter, yeşildir.)
He is a young father. (O, genç bir babadır.)
The film was boring. (Film, sıkıcı idi.)

İsim veya fiillerden türetilen sıfatlar, genelde sonlarına gelen soneklerden anlaşılabilirler. Bunlar;

-able(miserable/zavallı), -ful(hopeful/ümitli), -ic(energetic/enerjik), -ive(expensive/pahalı), -ant(applicant/gönüllü,istekli), -ible(likable/hoşa giden, hoş), -(i)an(historian/tarihçi), -ish(selfish/bencil), -ly(friendly/dostane), -ous(hilarious/neşeli) vb.

Tabii bir de, sıfatın başına gelen olumsuzluk önekleri vardır:

-un(unfinished/bitmemiş), -in(infertile/verimsiz), -il(illegal/yasadışı), -im(immortal/ölümsüz), -dis(dishonest/sahtekar), -ir(irresponsible/sorumsuz) vb.

Sıfatlar hakkında genel bir fikir sahibi olduktan sonra, gelelim sıfatlarla ilgili bir diğer önemli alt konu başlığımıza…

COMPARATIVE AND SUPERLATIVE

Comparative (üstünlük derecesi) ve superlative (en üstünlük derecesi), sıfatlar arasında mukayese yapmak amacıyla kullanılırlar.

Cümle içinde örneklere geçmeden önce, bu mukayeseler sırasında sıfatların aldıkları biçimleri kalıp olarak görelim.

Comparative

* Tek heceli sıfatlara –er eki getirilir:
Örnek: Tall – taller

* Bir sessiz / bir sesli / bir sessiz harf biçimindeki tek heceli sıfatlarda, son harf yinelenir:
Örnek: Fat – fatter
Big – bigger

*Eğer iki sesli / bir sessiz harfle bitiyorsa, son harf yinelenmez:
Örnek: Great - greater

* İki heceli sıfatlara ya –er eki getirilir, ya da sıfata ek getirilmeden önüne more (daha) kelimesi getirilir. Eğer hangisini kullanacağınızdan emin değilseniz, sıfata ek getirmek yerine more kelimesini kullanınız. (Eğer sıfat, sessiz harften sonra gelen bir –y harfiyle bitiyorsa, y harfini i harfine dönüştürürüz. Eğer sıfat –e harfiyle bitiyorsa, ­-er yerine sadece –r harfi ekleriz.)
Örnek: Happy – happier / more happy
Yellow – yellower / more yellow
Nice – nicer

* Eğer sıfat, üç veya daha fazla heceden oluşuyorsa, sıfata herhangi bir ek getirmeksizin sadece sıfatın önüne more kelimesi getirilir.
Örnek: Important – more important
Effective – more effective

Superlative

(Tüm “superlative” biçimlerinde, sıfatın başına the getirilir. Eğer aşağıda anlatılacak olan most kelimesiyle kullanılmışsa, the kelimesi most’un önüne gelir.)

* Tek heceli sıfatlara –est eki getirilir:
Örnek: Tall – the tallest

* Bir sessiz / bir sesli / bir sessiz harf biçimindeki tek heceli sıfatlarda, son harf yinelenir:
Örnek: Fat – the fattest
Big – the biggest

*Eğer iki sesli / bir sessiz harfle bitiyorsa, son harf yinelenmez:
Örnek: Great – the greatest

* İki heceli sıfatlara ya –est eki getirilir, ya da sıfata ek getirilmeden önüne most (en fazla) kelimesi getirilir. Eğer hangisini kullanacağınızdan emin değilseniz, sıfata ek getirmek yerine most kelimesini kullanınız. (Eğer sıfat, sessiz harften sonra gelen bir –y harfiyle bitiyorsa, y harfini i harfine dönüştürürüz. Eğer sıfat –e harfiyle bitiyorsa, ­-est yerine sadece –st harfi ekleriz.)
Örnek: Happy – happiest / the most happy
Yellow –yellowest / the most yellow
Nice – the most nice

* Eğer sıfat, üç veya daha fazla heceden oluşuyorsa, sıfata herhangi bir ek getirmeksizin sadece sıfatın önüne most kelimesi getirilir.
Örnek: Important – the most important
Effective – the most effective

*** Bunlar dışında bir de (tıpkı düzensiz fiillerde olduğu gibi) düzensiz sıfatlar vardır. Bunların comparative ve superlative biçimleri, aşağıdaki gibidir:
Örnek: Good – better – best
Bad – worse – worst
Little- less – least
Much- more – most
Far – further/farther – furthest/farthest

—> Şimdi gelelim, comparative ve superlative kalıplarını cümle içinde kullanmaya.

Örnek:
A bicycle is fast, a motorbike is faster, but a car is the fastest.
(Bir bisiklet hızlıdır, bir motosiklet daha hızlıdır fakat bir araba en hızlıdır.)

A chair is comfortable, an armchair is more comfortable, but a bed is the most comfortable.
(Bir sandalye konforludur, bir koltuk daha konforludur, fakat bir yatak en konforludur.)

Bunların dışında, mukayese biçimlerinin kullanıldığı farklı kalıplar da mevcuttur:

* İki kişi, iki nesne veya iki olay arasında mukayese yapılırken, comparative + than kalıbı kullanılabilir:
Örnek:
Ahmet is taller than Mehmet. (Ahmet, Mehmet’ten daha uzundur.)
A plane ticket is more expensive than a bus ticket. (Bir uçak bileti, bir otobüs biletinden daha pahalıdır.)

* İki kişi, iki nesne veya iki olay arasında herhangi bir farklılık yoksa, yani eşitlik durumu söz konusu ise, as + adjective(sıfat) + as kalıbı kullanılabilir.
Örnek:
Ordu is as rainy as Giresun. (Ordu, Giresun kadar yağmurludur.)

* Eğer bu kalıbı olumsuz yapacaksak, kalıbın başına not olumsuzluk ekini getiririz.
Örnek:
Mount Agri is not as high as Mount Everest. (Ağrı Dağı, Everest Dağı kadar yüksek değildir.)

Dipnot: Eğer aynı kelimeyi niteleyen birden çok sıfat kullanılacaksa, genelde şu sıralamaya uyulur:

Değer/Görüş, Boyut, Yaş/Sıcaklık, Biçim, Renk, Köken, Materyal

Değer/Görüş: delicious, charming
Boyut: big, small
Yaş/Sıcaklık: young, old, cold, hot
Biçim: round, square
Renk: blonde, white
Köken: Turkish, English
Materyal: wooden, steel, golden

Örnek:
It’s an old round wooden table. (O, eski yuvarlak ahşap bir masadır.)


ZARFLAR

– Zarflar (adverbs) bizlere genellikle cümlenin fiili hakkında bilgi veren cümle yapıcıklarıdır:
Örnek: The bus moved slowly. (Otobüs, yavaşça hareket etti.)

– Zarflar bazen de bizlere cümledeki sıfat hakkında bilgi verirler:
Örnek: It seems absolutely terrible. (Oldukça berbat görünüyor.)

– Bazen de cümledeki bir başka zarfı nitelerler:
Örnek: He was speaking too slowly. (Çok yavaş konuşuyordu.)

– Bazı zarflar, konuşmacının bir durum hakkındaki görüşünü nitelerler:
Örnek: Theoretically, he should pay the bill. (Teorik olarak, faturayı ödemelidir. / Teorik bakış açısıyla böyle olmalıdır, ancak farklı bir bakış açısı da var olabilir.)

– Why, where, how, when gibi soru zarfları, cümle başına gelerek soru cümlesi oluşturmaya yararlar:
Örnek: Why didn’t you bring my shoes? (Neden ayakkabılarımı getirmedin?)
How much is that shirt? (Bu gömlek ne kadar?)


EDATLAR

In: içinde
On: üzerinde (statik olarak)
At: -de, -da
Under: altında
With: ile
Without: -sız
Into: içinde (haraket olduğunda)
Onto: üzerinde (hareketli)
Up: yukarıya, yukarıda
Down: aşağıya, aşağıda
After: -den sonra
Before: -den önce
Of: -nın  
Off: haricinde, dışında
By: ile, tarafından, -e kadar
Near: -nın yakınında, -e yakın
Next to: -nın yanına, bitişiğinde
Like: gibi
Unlike: aksine
As: olarak
From: -den, -dan, (somut olarak)
Out of: -den, -dan (soyut olarak)
Beyond: ötesinde
Behind: arkasında
Beneath: (yerin) altında
Beside: -den başka, -nın yanında
Over: üstünde (temas olmadan) (ayrıca, “aşırı, fazla” anlamında)

Örnekler: She came to party with her sister. (Partiye, kız kardeşi ile geldi.)
There is a cat under the car. (Arabanın altında bir kedi var.)
Our house is near the post office. (Evimiz, postanenin yanında.)
If you can’t find your keys, look under the table. (Eğer anahtarlarını bulamıyorsan, masanın altına bak.)

Örnekler bu şekilde çoğaltılabilir…


BAĞLAÇLAR

1 ) SEBEP – SONUÇ İLİŞKİSİ

* As (olarak / -dikçe / dolayı / gibi)

Örnek:We are using these papers as handkerchief. (Bu kağıtları mendil olarak kullanıyoruz.)

He found nothing as time passed. (Zaman ilerledikçe hiçbirşey bulamadı.)

As the condition is too complicated, there is nothing to do. (Durum karışık olduğu için, yapacak hiçbir şey yok.)

As you know, I need money. (Bildiğin gibi (üzere), paraya ihtiyacım var.)

* Because (çünkü / için)

Örnek: You feel terrible because you didn’t take your pills. (Kötü hissediyorsun çünkü ilaçlarını almadın).

Because it is dark, we can’t find him. (Karanlık olduğu için, onu bulamayız.)

 

* Since (için / dolayı / -den beri)

Örnek:We were not surprised since we knew the party. (Partiyi bildiğimiz için / bildiğimizden dolayı, şaşırmadık.)

He has been unhappy since his girlfriend left him. (Kız arkadaşı terk ettiğinden beri mutsuz.)

  

* As a result of (nedeniyle / sayesinde / bundan dolayı)

Örnek: As a result of wars in the world, nations hate each other more. (Dünyadaki savaşlar nedeniyle uluslar, birbirlerinden daha fazla nefret ediyorlar.)

* For (için / çünkü / dolayı)

Örnek:Thematchwascancelled for it was rained. (Yağmur yağdığı için maç iptal edildi / Maç iptal edildi çünkü yağmur yağdı.)

* Because of / Due to ( dolayı / sebebiyle)

Örnek: Because of / Due to the development of technology, we don’t need to turn off TV manually anymore. (Teknolojinin gelişmesi nedeniyle, artık TV’yi elimizle kapatmamıza gerek yok.)

* So (Böylece / bu nedenle / bu yüzden)

Örnek:Bring me milk and sugar, so I can make a cake. (Bana süt ve şeker getir, böylece kek yapabileyim.)

Her parents died in a car accident, so she was sent to Tranzon to live with her grandmother. (Ailesi bir araba kazasında öldü, bu nedenle büyükannesiyle yaşaması için Trabzon’a gönderildi.)

* Consequently / Hence / Thus (Bu nedenle / bundan dolayı)

Örnek:Internet has some disturbing contents. Consequently / Hence / Thus, parents should be careful when their children use internet. (İnternette bazı zararlı içerikler mevcut. Bundan dolayı, çocukları internetteyken aileler dikkatli olmalılardır.)

She bought a new car. Consequently / Hence / Thus, she started to work in hospital again to pay her expenses. (Yeni bir araba satın aldı. Bundan dolayı, masraflarını ödemek için tekrar hastanede çalışmaya başladı.)

* Therefore (Bu yüzden / bundan dolayı)

Örnek:We planned to take a Europe trip. Therefore, I can’t work next week. (Bir Avrupa gezisine çıkmayı planladık. Bu nedenle, önümüzdeki hafta çalışamam.)

2) KOŞUL – DURUM İLİŞKİSİ

* If (eğer / şayet)

Örnek: If you pas your exam, I’ll buy you a bicycle. (Eğer sınavını geçersen, sana bisiklet alacağım.)

* Only if (şartıyla / koşuluyla)

Örnek: Every participant will get a copy of tender, providing that they pay participation fee. (Katılım ücretini ödemek koşuluyla her katılımcı, ihale teklifinin bir kopyasını alacaktır.)

* Unless ( - medikçe)

 Örnek: Unless I need, I don’t carry much money. (İhtiyacım olmadıkça, fazla para taşımam.)

* In the event of / in the event that (durumunda)

Örnek: In the event that I can’t finish my works this week, I will have to work at weekend. (İşlerimi bu hafta bitirememem durumunda, haftasonu çalışmak zorunda kalacağım.)

 3) BEKLENMEDİK KOŞULLAR VE ÇELİŞEN DURUMLAR

 * In spite of / Though / Even though / Despite / Although (- e rağmen)

Örnek: Although the product had a defect, the firm refused to replace with a new one. (Ürün hatalı çıkmasına rağmen firma, yenisiyle değiştirmeyi reddetti.)

   

* Even if (-se bile)

Örnek: Even if I had money, I wouldn’t buy a new car. (Param olsaydı bile, yeni bir araba almayacaktım.)

* While / Whereas (-iken)

 Örnek: While / Whereas people are so greedy, it is hard to stop wars in the world. (İnsanlar bu kadar hırslıyken, dünyadaki savaşları sonlandırmak çok zor.)

* When (-de, -da)

Örnek: I will marry when I find my love. (Aşkımı bulduğumda evleneceğim.)

* But / Yet (fakat / ama)

  

Örnek: Scientists declared in the conference that global warming should be minimized. But / Yet, authorities didn’t do anything. (Bilimadamları konferansta, küresel ısınmanın en aza indirgenmesi gerektiğini bildirdiler. Fakat yetkililer hiçbir şey yapmadılar.)

* However / Nevertheless / Still (bununla birlikte)

Örnek: Pamukkale travertines are unique in the world with their white appearance. However / Nevertheless / Still, less tourists come to see these unique travertines. (Pamukkale travertenleri, beyaz görünümleriyle dünyada eşsizdir. Bununla birlikte, bu eşsiz travertenleri görmek için çok az turist gelmektedir.)

* On the other hand (diğer yandan)

 Örnek: Governments collect taxes from their citizens every year. On the other hand, they spend this collected money on services for their citizens. (Hükümetler her yıl, vatandaşlarından vergi toplarlar. Diğer yandan, toplanan bu paraları, vatandaşa verilecek hizmetlere harcarlar.)

* On the contrary / As opposed to / In contrast / Contrary to (tam tersine / aksine)

 Örnek: I thought that I would have a comfortable life if I got married with a working woman. On the contrary, I’m being too tired due to helping house works. (Çalışan bir kadınla evlendiğimde daha rahat bir yaşamım olacağını düşünmüştüm. Aksine, ev işlerine yardım ettiğim için daha fazla yoruluyorum.)

4) BENZERLİK VE PARALELLİK DURUMLARI

* In addition / Moreover / Besides / Furthermore / Also (ayrıca / üstelik / ilaveten)

  

Örnek: The school management will meet all school expenses of students. Moreover, the management will give 500 YTL to students every year. (Okul yönetimi, öğrencilerin tüm masraflarını karşılayacak. Ayrıca yönetim, öğrencilere her yıl 500 YTL verecek.)

 

 

c.k.f.b@hotmail.com wep adresinden bana ulaşabilirsiniz...
BU SİTEYİ ARKADAŞINA TAVSİYE ET

http://KENDİ


ANASAYFAM YAP

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol